Domatesten alınacak dersler
Domates yemesi hoş, keyif veren, çok maksatlı, herkesçe sevilen bir sebze. Muazzam görünümü, iç açan nefaseti, güzel kokusu ve bereketli doyuruculuğuyla sofraların vazgeçilmezi. Ancak yemesi güzel bu sebzenin yetiştirilmesi sanıldığı kadar kolay değil. Toprak hazırlığından gübrelemeye, dikimden sulamaya, ilaçlamadan çapalamaya hep bir emek, sevgi ve alın teri ister, sevgi ve ilgiyle büyür. Ancak bunlar yapılırsa fidan leziz, doğal, sağlıklı ve bol meyve verir. Bunlar ihmal edilirse de tek tük sağlamlar olsa da ortaya kavruk, kuru, tatsız, bozuk ürünler çıkar. Tüm emek ve beklenti boşa çıkar, diğer yıla kadar yapacak bir şey kalmaz, hatta fidan kurur gider.
İnsan hayatı, yaşadıklarımız, çabalarımız da aynen böyledir. Domates örneğini yaşamla kıyaslarsak belki şöyle demek gerekir…
Toprak, su, hava insanın da vazgeçilmezleri değil mi? Bizler için nefes almak, yemek yemek, etrafımızdaki insanlar bize can olmaz mı? Onların nasihatleri, yardımları, sevinç ve kederlerimize ortaklıkları bizi çapalamaları, sulamaları değil midir? Sağlam, güzel, bereketli birer domates olmak istiyorsak dostlarımızla, aklımızla büyürken eleştirilere, tavsiyelere kulak asmak, yapmasak da dinlemek zorunda değil miyiz?
Emek isteyen, çapalama, sulama, ilaçlama isteyen domates gibi tüm hayal, ideal ve gayelerimize ulaşmak için doğru ve sebatlı çalışmak zorunda değil miyiz?
Domatesten alınacak dersler o kadar fazla ki… Bence insan domatesi her yediğinde o dersleri hatırlamalı… benden söylemesi!