Dizilerden uyanın
Milletçe hatta tüm dünya olarak TV ekranlarına hapsedildik, şifreli veya ulusal kanallarla oyalanıyor, beynimize girmelerine müsaade ediyor, akşam dizi ve filmlerin yayınlanacağı saatleri gün boyu dört gözle bekliyoruz. dizi ve filmlerdeki kahramanları çılgınca alkışlıyor, zengin oğlandan hamile kalan fakir kız için merhamet göz yaşları döküyoruz. Komik bir durum içinde, acınası haldeyiz.
Televizyon tıpkı beyaz perde gibi çok faydalı bir eğitim aracı olabilecekken malesef bugün beyin yıkama görevi yürütüyor, analizler yapmakta, toplum eğilimlerini ölçmekte vs. bir araç olarak kullanılmakta. dahası sosyal yaşantımızı sabote ederken, değerli zamanımızı da telef etmekte, dostlar arası muhabbetleri engellerken, eğitim adına neredeyse hiç bir faydalı program sunmamakta. sinema ve diğer şifreli kanallar da hemen hemen aynı durumda. belgeseller aklınıza gelebilir nüans olarak ama inanın değil. çünkü mesela uzaya dair yahut okyanus derinliklerine ait belgeseller bile çoklukla bilimden uzak, öngörüye dayalı, simultane yada animasyon hikayeler. neyse… tıpkı aya gidildi yalanı gibi.
oysa bizlerin prime time dedikleri o 20.00 ile 22.30 saatleri arası zamanımız en kıymetli zamanımız. ailece yenen bir yemekten sonra çay içilip sohbet etmek yerine…. TV karşısına geçiyor ve konuşmadan saatlerce oturuyoruz. Spordan mahrumiyetimiz ve oturuşun belimize verdiği zarar bir yana, irtibatlarımız kopuyor, aile içinde bile günü yorumlayamıyoruz. dahası herkes farklı bir kanal veya dizi izleme telaşında. bu da herkesi kendi odasındaki TV’ye götürüyor ve aile içinde bile yan yana nefes alan kimse kalmıyor.
dizi ve filmlerde verilmeye çalışılan mesajlar ise kahredici. İslam düşmanlığının, Türk aleyhtarlığının, ahlaki yozlaşma empozelerinin, yalan tarih bilgilerinin, her türlü bel altı utanmazlığın sergilendiği, toplum kabul ve alışkanlıklarının reddedildiği, ama merhametin terminolojisini değiştirmeyi hedefleyen acıtasyonlarla alışkanlıklarımız değiştiriliyor, ahlakımız törpüleniyor. Reklamları saymaya gerek bile yok ki çoğu yalan tanıtımlarla körüklenen tüketim toplumu modeline ister istemez kapılıp gidiyoruz.
Yine oysa …. o saatlerde zihnimizi, kalbimizi, ruhumuzu, karakterimizi, inançlarımızı o zararlı alışkanlıklardan kurtarmak gayet mümkün; TV seyretmeyerek. Haberler dahil, muhalif kanallar dahil hepsi aynı takımdayken bizlerin o ekranlardan doğru habere ulaşması asla mümkün değil. Çünkü bizi sevk edenler zaten ilgili haber ajans ve medyaların sahipleri aynı zamanda. Yani toplumlara sadece müsaade edilen dizi ve haberler servis edilirken, mesela iyilikler, güzellikler, bilinmesi gerekenler bizlere yasaklanıyor. Öte yandan özellikle gençler ve çocuklar için yepyeni bir medeni anlayış ortaya çıkıyor. Her türlü ahlaksızlığın mübah görüldüğü, aile içi ilişkilerin sıradanlaştırıldığı, paranın tabu ve put yapıldığı, konfor ve tüketimin adeta yasalaştırıldığı bir anlayış bu. devamını sizlerde kolayca getirebilirsiniz.
bunun yerine … sohbet etmek, konuşmak, okumak, gezmek, ziyaret etmek pekala mümkünken bizleri kim pijama, terlik ve televizyona mahkum ediyor?
bence… ne kadar az ekran o denli sağlam ruhsal yapı. Ne kadar az dizi ve reklam o kadar samimi ve yerleşik dostane ilişkiler. ne kadar az film o denli sağlam öngörü ve inanç sistemi. ne kadar az hatta medya o denli milli dik duruş.
medyayı da bu arada analım ki reyting veya rant uğruna servis edilen yalan haberler, çıplak kadın resimleri, siyasi fanatizm ezberleri ile kirletilmiş zihinler, terbiye edilmeye çalışılan koca bir kuşak, davranışları tahmin edilebilir hale getirilmiş dev bir Ulus.
düşünme kabiliyetiniz, bel sağlığınız, ilişkileriniz, karakter ve inançlarınızın selameti için bence … böyle.
Bu nedenle bir an önce Dizilerden uyanın ve gerçek hayata geri dönüp etrafınızda olup bitenleri fark edin.