Dinlemek duymaktan çok öte bir şey olup bir sanattır, yani herkes dinleyemez.
Duymak seslerin kulağa çarpmasıdır. Beyin bunları hisseder ama algılamaya uğraşmaz, hafızasına yerleştirmez. Dinlemek ise can kulağıyla (!) yapılan iradeli duymadır. Beyin ilgisini yöneltir, başka fonksiyonlar pasifleştirilir, motive vaziyette anlamaya çalışarak, tanımaya çalışarak çıkan seslere anlam kazandırmaya çalışılır.
Dinlemek fiziksel olarak böyleyken sosyolojik ve psikolojik anlamda karşımızdakine dikkati vererek, anlamaya çalışarak, merakla, öğrenme hevesiyle, yardım gayesiyle, paylaşma güdüsüyle yapılan bir reflekstir, eylemdir. Bu dinlemenin dozu karşımızdakine verdiğimiz değerle, fiziksel rahatlığımızla, vaktin serbestliğiyle, ortamın uygunluğuyla ilgisi olsa da aslen dinlemeye hazır olmamızla ve anlatılanları kayda değer bulmamızla alakalıdır.
İş olsun diye dinleme ile gerçek dinleme arasındaki fark göz teması sağlamak, konuşmamak, cevap yetiştirmekle uğraşmamak, anlamaya çalışmaktır. Beden dili zaten dinleme şekil ve ciddiyetini hemen ele veriverir.
Karşımızdaki bir dostumuzsa derdini veya sevincini paylaşıyorsa onu duymak değil dinlemek gerekir. O bir rüzgâr fısıltısı veya yağmur tanesi değildir duyulacak. Anlaşılmak isteyen, yardım çığlıkları atan, sevincine ortak arayan bir dosttur.
Dinlemenin bir şartı da elbette anlatanın hali ve başarısıdır. O yarım ağızla anlatıyorsa, dolandırıp özü kaçırıyorsa, uzatıyorsa ilgimizin dağılması normaldir lakin yine de dinlemeye gayret etmek ona verdiğimiz değeri gösterir.
Dinlemekten dinlemeye bu nedenle çok fark vardır. Yapıcı dinleme’de mesela anlatana ara ara müdahale etmeyi, yorum ve cevap yerine kısa sorular sorarak konuyu açmasını sağlamayı hedefler. Psikologların yaptığı da budur. Bunda yapılacak en büyük hata akıl vermek, amansızca eleştirmektir.
Dolayısıyla dostlar birbirini anladıkça, dinledikçe sevgi köprüleri kurarlar. İletişimsizlik çağın hastalığı olduğuna göre, anlatılmayan, dinlenmeyen irtibat ve hisler de dostluklara zarar verecektir.
Bu nedenle ben diyorum ki dinler gibi yapmayın, dinleyin. O feryat mı ediyor, anlaşılamamaktan ağlıyor mu yoksa sevinçten göklere uçarken yanına en değerlisi olan sizi mi almak istiyor bunu anlamak için …. dinleyin.
Dinlemezseniz… dinleyeniniz de olmayacaktır.
benden demesi.