Dinen içkinin haramlığı bahsi
Son yıllarda bazı insanlara ve özellikle Atatürk ve dava arkadaşlarına içki üzerinden haksız ve yanlış saldırılar vuku bulduğu için bu yazımı paylaşmaya karar verdim. Çünkü toplumsal bir hastalık olarak içenlere karşı (nüfusun yarıdan fazlası alkol kullandığı halde) bakış açısı günden güne keskinleşiyor. Bu da kutuplaşmaya gidiyor. Oysa bir ve beraber olma, kardeş olma mecburiyetimiz vardır. Önce ayetlere kulak verelim.
“Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?” (Muhammed 47/15)
“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara 2/25)
İslam alemi çok uzun yıllar tüm içkileri (bir damlasını bile) haram noktasına oturtarak karşı sesleri tekfirle susturmaya çalıştı, halen de öyle. Lakin gerçek bence daha farklıdır. Haram olan içkinin tüm çeşitleri ve miktarları değildir! Dinen haram terimi kapsamına sadece; Allah’ın ayetle, bariz ve açık olarak haram diye niteledikleri girer. Haram belirleme yetkisi sadece Allah’ındır ve helali haram kılmak Allah’ın kudretine ortaklık iddiasıdır. Evvela haramlaştırma cihetine gidenlerin dayanak yaptığı üç ayete bakalım.
“Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için (bazı zahirî) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaçtan arta kalanı.” Allah, size ayetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz.” (Bakara 2/219)
“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla, ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?” (Maide 5/90,91)
“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın. …” (Nisa 4/43)
Son sözü gerçek dindarlara bırakarak fikrimizi beyan edelim. Yukarıdaki üç ayette mealen “içki” kelimesini kullanmak doğru değildir ve doğrusu “hamr” yani şaraptır. İçki günahtır ama her ölçeği haram olan şaraptır. Şarap dışındaki diğer içkilerin haramlık sınırı ‘sarhoşluk sınırının üstü’dür. Tüm alkol ürünlerinin günah olduğunu kabul ve haramlık tabirini ayrı düşünmek gerekir. Kaldı ki ayetler şarap ile ilgili dünyevi ceza öngörmemektedir. Sarhoşluk ifadesi de ayetin beyanıyla; kötü söz etmek, bilinci terk etmek, düşmanlık ve kin kusmak, ne yaptığından-söylediğinden habersiz olmaktır.
Bu üç ayetin kullandığı orijinal Arapça kelime hamr yani şarap olduğu halde meali, maksatlı olarak içki şeklinde yapılmıştır. (İş daha da ileri götürülerek aşağıdaki hadiste aşırı dünya sevgisi tüm kötülüklerin başıdır buyrulduğu halde, içki tüm kötülüklerin başıdır diye bayraklaştırılan bir slogan uydurulmuştur.)
“Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.” (Beyheki, İbni Ebiddünya).
“Dünya sevgisi her hatanın başıdır.” (Münavi, Feyzü’l-Kadir, III, 468)
Saffat ve Vakıa surelerinin aşağıdaki ayetlerinde Naim Cennetlerinde dolaştırılan içkilerin sarhoş etmediği, baş döndürmediği, lezzet verdiği anlatılır.
“Onlar Naîm cennetlerindedirler. Koltuklar üzerinde karşılıklı olarak otururlar. Onların etrafında cennet pınarından doldurulmuş, berrak ve içenlere lezzet veren kadehler dolaştırılır. Onda baş döndürme özelliği yoktur. Onlar, onu içmekle sarhoş da olmazlar.” (Saffat 37/43-47)
“Ebediyen genç kalan uşaklar, onların etrafında; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar.” (Vakıa 56/17-21)
Asıl vurguyu yapan ayet ise Tur suresinin 23ncü ayetidir ki, yukarıdaki ayetlerle birlikte düşünülünce haram olanın; içkinin (Şarap kesinlikle haramdır) değil boş/kötü söz söyleten sarhoşluğun ve Allah’ı anmaktan alıkoyan bilinç kaybının olduğu, günah işletmeyecek, boş söz söyletmeyecek, sarhoşluk vermeyecek içkilerin haram sayılamayacağı buyrulur. Kaldı ki haram sayılanlar arasında içki kelimesi doğrudan geçmediği için günah olan içkiyi haramlaştırmak tahrim (helal – haram belirleme yetkisi kullanmak) demektir ve şirktir.
“Orada, (içilince) boş söz söyletmeyen, günah işletmeyen dolu bir kadehi elden ele dolaştırırlar.” (Tur 52/23)
Şarap ve sarhoşluk eden seviye sonrası alkollerin tek kelimede içki olarak telaffuz edilmesi ilk bakışta masum bir niyet gibi görünse de aslında dev bir ihanete gebedir. Öncelikle Allah’ın kelamı değiştirilmekte, din tahrif edilmektedir. Ölülerin ardından kötü konuşmak büyük günah ve hayasızlık iken bu yalan, Atatürk’e ve dava arkadaşlarına dil uzatmak hevesindekilerin edepsiz hamleleridir. Bu arada laik ve Cumhuriyet sevdalılarını da din dışı ilan etmenin bir başka yoludur ki dinciler laikleri aforoz (tekfir) ederek, yandaşlarına veya kandırdıklarına ‘laik olanların dine dair sözlerine inanmayın çünkü onlar dinden değildir, dini bize sorun’ mesajı vermektedirler.
İki kadeh rakıyı haram ilan edip, içenleri din dışına itenlerin niyetlerini iyi anlayın. Diğer yandan, bilinci bulandıran, Allah’ı unutturan sadece alkol müdür? Uyuşturucular, zevk veren haplar?
Ya bağnaz zihniyetlerce akılları karıştırılan, düşünme melekeleri elinden alınan çocuklar, bebek gelinler, kitleler, düşünemez ve Allah’ı arayıp bulamaz hale getirilirken bu yobazların yaptığı alkolden, domuz etinden daha mı az zararlıdır?
Benden demesi.