Değişen gündemler ve belirleyici odaklar
Toplum olarak güdülüyoruz. Bu bir hakaret değil, gerçek. Belirli istikamete birileri bizi anlık olarak sevk ediyor ve biz o etkiyle o yöne meylediyoruz.
Bir zaman geliyor ülke kadın cinayetlerini konuşuyor, ertesi gün kadın sporcuların başarılarını, bir zaman öldürülen sokak hayvanlarını, diğer bir zaman köpeklerce ısırılan çocukları. Siyasette toplasanız on iki değişmez figür var, her saniye ekrandalar. Yatıp kalkıp siyasilerin gösterdiği, konuştuğu, işaret ettiği şeylerle yaşıyoruz, reklamlarca idare ediliyoruz, diziler tarafından ele geçiriliyoruz. Sosyal medyada çıkan haberlerin odakları bile aynı ve sosyal medya işini kötü anlamda yani doğrusu çok güzel yapıyor.
Konuşmamız gerekenleri değil de, birilerinin konuşmamızı istediği şeyleri konuşuyoruz.
Gündem bir anda futbol, miting, pahalılık, terör, sınır dışı harekat, açlık, maaş vs… olabiliyor. Google’ın rolünü de unutmamak lazım.
Bir sabah bakıyorsunuz göz ve burun estetiği reklam ediliyor magazin programlarında, ertesi gün üniversiteli gençler.
Toplumsal hafızamız üç günü geçemediği için adamlar (!) çok çalışıyor ve bize sürekli hatırlatıyorlar her ne düşünmemizi istiyorlarsa.
Televizyon ve sosyal medyanın gücü de burada. Cep telefonlarına gireli çok oldu. Emzik gibi yanımızdan, gözümüzden, cebimizden ayırmadığımız için de etkileniyoruz.
Para için yapılacak şeyler değil bunlar bunu lütfen anlayın. Nasıl küreselizmin maksadı zenginleşmek değil de fakirleştirmekse, bu insanların istediği şey de etkilemek, para kazanmak değil. Çünkü para zaten onlarda.
Güç istiyorlar, nüfus etmek istiyorlar, makamda kalmak istiyorlar, değiştirmek istiyorlar bizi. Kendi istikametlerinde.
Bombaları patlatmaktan, enflasyon yaratmaktan, borsayla oynamaktan, maç sonuçlarını belirlemekten, ormanları yakmaktan, ceylanları avlatmaktan, masumları öldürmekten, trafik kazaları (tesadüfen) yapmaktan, adam kirletmekten, şantajdan …. çekinmiyorlar bu yolda. Tüm dünya bu halde.
Sağlıkla korkutuyorlar mesela. Aylarca haber bombardımanı yaparak insanları etkileyip sonra aşılıyor, hasta ediyorlar. Bilim adamları (sözde) ekranlara çıkıp saatlerce konuşabiliyor bu istikamette.
Yaptıkları malum ama kim bunlar?
Muhakkak bir yanda dış güçler dediğimiz karanlık odaklar var. Bunlar bir zaman geliyor ülkede darbeler yaptırıyor, bir zaman Eurovizyonda birincilik kazandırıyor, bir zaman geliyor teröre mağlup ediyorlar ülkeyi.
İç mihraklar kesin. Neden? Çünkü dış güçler içeriden destek almadan hayatta kalamaz ve etkili olamaz. İçeridekiler kim? Aidiyetsiz, ahlaksız, millilikten uzak, yer tutucular yani koltuk sevdalıları, para aşıkları, kirli maksatlılar… Siyaseti, ekonomiyi, sağlığı asıl tehdit edenler de bunlar.
Bir de bunlara tepki olarak ortaya çıkan muhalif kesim var. Bu kesim de iki türlü biri açıktan ses yükseltip itiraz ediyor, diğer yarısı ise alttan alttan gündem yaratıyor. Masonlar mesela. Gizli örgütler mesela.
Kadınlara ait sözleşmeleri yasaklayan bir kesim var, karşısında ise kadına zulmü abartıp gündeme taşıyan ve bu yolla siyasete geri adım attırmak isteyen kesim. Bir yanda LGBT’ciler var, karşısında LGBT düşmanları. İki grupta kendi istikametinde gündem yaratıyor ve bizler arada sıkışıp o konuları konuşuyoruz.
Biri kadını ezmek, sıfırlamak, eve hapsetmek, diğeri göğe yükseltip, yönetici yapmak istiyor başımıza. İkisi de bizi etkilemeye çalışıyor.
Yani… dış odakların, iç işbirlikçilerin, aksi seslerin etkisi altında bombardımana maruz bırakılıyoruz her gün.
Sabah televizyonu açın…. aynı haberler, kişiler, konular. Gazete manşetlerine bakın…. aynı transfer haberleri, aynı başlıklar, aynı yalanlar….
Sosyal medya trendlerine, trollerin ayak izlerine bakın….
Bizi kendi halimize asla bırakmıyorlar.
Bıraksalar gerçeği bulacak, doğru yolu göreceğiz. Sırat köprüsü olan bu hayatta bizi doğru yürütmüyorlar. Ya sağa çekiyorlar ya sola. Oysa yol düz. Çekildiğimiz için de trafik kazası yapıyor, yoldan çıkıyor, rezil bir hayat yaşarken, ahiretimizi de kaybediyoruz.
Kimi dini, kimi kadını, kimi alkolü, kimi ideolojileri, kimi sağlığı, kimi ekonomiyi kullanıyor silah olarak.
Sanayici, üretici bile zorda. Emekliler, çalışanlar zorda. Kadınlar, erkekler zorda. Gençler , yaşlılar zorda. Neden? Kasırgalar var ruhlarımızda. Hani ABD’yi vuran kasırgalar var ya, bizlerde de duygusal kasırgalar, zihinsel fırtınalar var her saniye….
Etkilenmemek mümkün değil ama fark etmek ve korunmak mümkün. Gazete almayın mesela, televizyon açmayın.
İddiam şu; ülkede herkes istisnasız on gün televizyon izlemesin…. her şey düzelir!!! Gazeteler satamasın, dizi seyreden olmasın, reklam oynatmak yasak olsun on gün…. bakın hayatlar nasıl güzelleşecek!!!!
Bu nedenle yapılanı, yapanları fark etmek hayatta kalmamızın da tek şartı.
Bence.