Çocukların dünyası farklıdır
bebekler bu dünyadaki en narin mucizelerdir. Bütün hayvanların, böceklerin yavruları da. Hatta çiçeklerin tomurcukları, taze meyve yumruları da. Gencecik, tazecik, mis kokulu, aciz ama kutsal, güzel ve dokunmaya kıyılamayacak inceliktedirler. Gözlerinde korku, merak, sevgi ve şefkat vardır…. Sizin onlara duyduğunuz duygunun aynısını onlar sizin için beslerler…
Sonra serpilirler yavaştan…. ayaklanırlar, alışkanlıkları değişir ama halleri hala aynıdır. Yaramazlık yapsalar da masumdurlar.
Sizin aklınıza gelmeyen sorular sorarlar mesela. Olmayacak hayalleri yansıtırlar oyunlarına. Kavga olsa da acıtmak yoktur kitaplarında, oyuncağına el koymak asla. Arkadaşının yemeğine el atmazlar mesela. Onun ceketini almazlar, topunu kesmezler, bisikletini kırmazlar.
Kendilerine oyunlar icat ederler bizim büyükler olarak içine giremediğimiz o hayal dünyalarında.
Meraklarına yetemeyiz cevaplarımızla, görerek, elleyerek tanımak isterler dünyayı.
Korku anlayışları zayıftır ve bize güvenirler. Bu nedenle güvenecek kimsesi olmayan bizlerden daha cesurdurlar.
Kıskançlıkları ölçülüdür, sevgileri sonsuz… kahkahaları esastır, gerçektir, göz yaşları da.
Acıkmadan yemezler, aç değillerse yanlarına yedeklemeyi düşünmezler, bir parçaysa yemek üçü için, böler, paylaşır, üçü birden yerler.
Teknoloji yoktur oyunlarında belli yaşlara kadar, doğallık vardır, tabiat vardır, mahlukat vardır, basit gereçler vardır.
Çevreye zarar vermezler mesela. Kırmazlar ağacın dallarını meyve kopartırken, gereksiz yere koparıp atmazlar çiçekleri.
Vefalıdırlar… oyunbozanlık yapmaz çokları.
Karanlıktan korkar çocuklar. Kötülerden uzak durmaya, tehlikelerden sakınmaya, aydınlıkta kalmaya çalışırlar.
Yalnız kalmaktan hoşlanmaz çocuklar… sosyalleşmek ister, dost ister, oyun arkadaşı ister… anne baba bile yetmez bazen arayışına.
Kapalı hanelerde uzun müddet yaşayamaz çocuklar…. dışarı çıkmak isterler, gerçek hayata, temiz havaya, oyuna…. çünkü her oyun ayrı bir hayaldir.
Hayatı tanımak yemekten daha önceliklidir onlar için…
Büyükleri uzaktan seyrederler, gülerler büyüklerin çocukluklarına. Çünkü onlara göre büyükler farklı davranmaktadır ve komiktirler.
Bir bebek düşünün…. dedesi onunla konuşuyor; abudik, gubudik, dedesinin gülü…? Bebek bunun ne anlama geldiğini ömrü boyunca zaten anlamayacaktır bu yüzden bu komik duruma güler… biz de seviniriz dedesine gülüyor diye.
Eşitlik, liyakat, liderlik vardır aralarında, oyunlarında. Güçlü olan takım kazanır hile yapan değil. Hileciyle bir daha kimse oynamaz zaten. Hırsızlık yoktur, hak yemek yoktur, mızıkçılık kabul edilemez…. Böyle davrananlar bir sonraki oyunlara giremezler bir müddet.
Çocuklar etkilenir gördüklerinden, katilleri, sapıkları izledikçe televizyonlarda mesela hayattan soğur, nefret eder dünyaya geldiğinden…. bu yüzden ekranlardan korunmalı çocuklar… Çünkü onun dünyası çikolatalarla kaplı, yeşil ormanlar, esrarengiz definelerden ibarettir hala.
Takım ruhu büyüklerden çok daha gelişmiştir çocukların. Maçları, seyircileri düşünün…. Okul takımlarını bile daha fanatik desteklerler. Çünkü bir değere ait olma ihtiyaçları yerleşmektedir artık.
Fiziki hayat, görsel dünya önceliklidir sözlüklerinde. Dokunmak, tatmak, dinlemek, görmek isterler mutlaka emin olmak için, hafızalarına katmak için. Sözle yetinmezler…. Kitapları dahi görseldir çünkü fotokopiktir bellekleri.
Çocuklar sevgi doludur, merhametlidir, şefkatlidir.
Üstünün başının kirlenmesinden çekinmez çocuklar, oyunun heyecanı, yeni şeyler öğrenmenin zevki her şeyi unutturur.
Okul hayatı oyundan kopartan en büyük engeldir onlar için ama girdikleri o yeni alem bir süre sonra ilgilerini çeker bir şeyler öğrendikçe… Okuma yazma en büyük kazançtır…. Hayatın yazılı olan kısmına geçiştir, yeni bir boyuta, sanal aleme, görülemeyecek kadar uzak ve anlaşılamayacak kadar karışık olanlara…
Arkadaşlar değişir bu kez. Sokakta ve okulda iki farklı sosyal kümeleri olur. Ama yine masum, yine temiz, yine sevgi doludurlar…
Minnetleri artar yeni şeyler öğrendikçe, büyüdükçe kendilerini sevenleri daha iyi anlarla, kimin gerçekten sevdiğini, kimin rol yaptığını çok iyi anlarlar o yaşlardan itibaren…
Kızgınlıkları kısa sürede geçer çocukların, uzatmazlar, özür dilemekten çekinmezler, gurur yapmazlar bunun için.
Hediye alınca sevinir, verdikçe mutlu olur çocuklar…
Sevgiyi, heyecanı, değişikliği tatmaya başlarlar yeni boyutlarıyla…. büyümeye başlarlar.
Daha daha büyüdükçe…. bu kez kirlenmeye başlarlar. Hayata temasları uzadıkça, büyüklerle dirsek dirseğe yürüdükçe, dünyayı tanımaya başladıkça…. değişirler, huysuzlaşırlar, o sevimli halleri de geride kalır yavaştan.
Dünya kendi hallerine bırakmaz onları.
Parayla tanıştırır dünya onları, küçük şeylerden artık mutlu olamaz hale gelirler… Pahalı şey muteber olur…. lükse sararlar arayışlarını. Sınıflar doğar aralarında hepsi eşitken… yazık ederler kendilerine.
Başka çareleri yoktur çocukların. Artık büyüklerin masasına oturmaya yakındırlar. Ve büyüklerin kuralları, çekişmeleri tansiyon olarak çocuğa da yansır.
Çocukken yokluk, açlık, geçim derdi bilmeyenler… şimdi tanışır hayatın yoksul yanıyla…. Kazık yemeyi bilmeyen çocuk, üst üste darbeler alır sevdiklerinden…
Ötelenir, kutuplaştırılır, aşağılanır bazen, bazen gereksiz yüceltilir yeni bisikleti, çok parası varsa, evlerinde havuz varsa mesela.
Aşkları dahi masumdur çocukların büyüyene dek. Karşılıksızdır, saftır, gerçektir, elini tutunca yüreği titrer heyecandan…. gözlerdeki heyecanı sever çocuk, menfaat beklemeksizin…. kıskanır ama içine atar hıncını diğer oğlanlara. Kırıp dökmez…
Çocuklar gerçekten ağlar canları yandığında. Bedenlerinden ziyade içleri acıdığında ağlarlar. Sokağa çıkmasına izin vermeyince annesi, oyunda kaybedince, oyuncağı kırılınca….
Kırdan, sokaktan balkonlara çekilir çocuk sınav maratonları için ve çocuklukları o andan sonra hapis hayatı yaşamaya başlar…
Notlar girdikçe devreye, sınavlar yapıldıkça rekabet anlaşılmaz bir hal alır ve düşman kesilir diğerlerine tanımasa bile. Ailesi, çevresi yarış atına çevirir çocuğu da hayatın ilk sırasına sınavlar geçer oyunu aşağılara atarak.
Çocuk artık pencereden seyreder dışarıda oynayanları, eski çocukluğunu arar. Ama kabuk değiştirmiştir artık…. istese de çıkamaz sokağa. Başka oyalanmalar arar kendisine, sevmediği, zorunlu olduğu kitaplara yönelir…. çaresizdir.
Mutlu da değildir artık… masumiyeti kirlenmeye, merakı azalmaya, söylenene daha fazla itaat etmeye başlar…. iradesi körelir yavaştan.
Sonra atılır hayata…. büyüdükçe kirlenir, hırslanır, parayı daha fazla sever hale gelir…
Eski aşklarını, oyunlarını arar anılarında. Çocukluk arkadaşlarının kahkahalarını…. Ama şimdi daha büyük okullardadır, daha çok ders çalışmaktadır, daha fazla kalabalık içinde bulunmak zorundadır…. daha kirli yanlarını görmeye başlar hayatın.
İhanetler yaşar, haksızlıklar yaşar, kalbi sertleşmeye başlar…. acımasızlaşır gün geçtikçe.
İşe girer, evlenir, çocuk sahibi olur…. Anne ve babası yaşadığı müddetçe onlarla olmak ister çünkü onlar çocukluklarından kalan tek şeydir geriye.
ve onlar da ölünce…. çocuğun artık çocukluğu biter. Büyümüş olur.
Büyümüşse sadece çocuk bela olur topluma…. yetişmişse hayırlı evlattır.
Hayata sevgi dolu ortamda başladıysa, anıları güzelse, çok kazık yemediyse hayattan düzgün biri olur, şefkat gördüyse şefkatli, azar gördüyse kompleksli olur… Çocuklarını kendisi nasıl gördüyse öyle yetiştirir anneler babalar. Çünkü başka bilmezler…
Bu yüzden sağlıklı nesiller, sağlam gelecekler için şarttır.
Bu yüzden sevgi ve iyilik kazanmalıdır çocuklardan başlayarak. Onlardaki masumiyet, eşitlik, paylaşma duygusu yaşatılmalıdır ahlaklı bir toplum için.
Ders değil hayat sadece, diploma değil. Yarış atı değil onlar…ve onların karnesi aslında bizim karnemiz.
Nasıl yetiştirdiysek onları, onlar o haldeler. Ne yanlış yapıyorlarsa bizden. ne güzel yanları varsa yine bizden. Onlar gölgelerimiz.
Çocukların dünyası farklıdır diyorum ya dünya çocukların dünyasını ileriki yaşlara taşıyabilirse mutlu ve adil olacak.
Dünya çocukların girdiği o farklı alemlerdeki enerji ve muhabbeti bulabilirse düzelecek.
Dünya parasız mutluluğu bulabildiği gün…. yaşanabilir olacak.
bence.