Ye kürküm ye ! Akşehir’in beyleri ahaliden bazılarını yemeğe davet etmişler. Hoca davete günlük kıyafetiyle katılmış. Katılmış ama ne hoş geldin, ne sefa getirdin diyen var. Salonda da kenarda bir yer vermişler. Bakmış herkes allı pullu kıyafetlilere el pençe duruyor, bu böyle olmayacak diyerek bir koşu evine gitmiş, sandıktaki işlemeli kürkünü giyip yemeğe geri dönmüş….
Kategori: Kısa öyküler
Pembe incili kaftan Ömer Seyfettin
Pembe incili kaftan Ömer Seyfettin Ömer Seyfettin, Pembe İncili Kaftan hikâyesinde, Osmanlı’yla rekabete kalkışan Şah İsmail’e karşı devletin onur ve saygınlığını özenle temsil edecek bir elçi gönderilişini konu alır. Bu elçinin de Muhsin çelebi olmasına karar verirler. Çünkü bu kişi cesur, onurlu, korkusuz ve devlet şanına yakışan biri olmalıdır. Bir babayiğit olan Muhsin Çelebi sadrazamın…
Mavi gözlü Sarışın çocuk Atatürk
Mavi gözlü Sarışın çocuk Atatürk (2-12 yaş çocuklarımız için öykü, yavaş okuma süresi; 1 saat) ÖNSÖZ Bir çocuk doğmuş Selanik’te. Yıllardan 1881 imiş. Saçları sarı, gözleri maviymiş. Bu çocuk doğduğunda ağaçlar selam durmuş, rüzgar nefesini tutmuş, denizler durulmuş….güneş daha bir güzel parlamış, kuşlar daha bir neşeli ötmeye başlamış… Bu çocuk bir umut olmuş çevresine …..yokluktan…
Nasreddin Hoca’nın yüzüğü
Nasreddin Hoca’nın yüzüğü Fıkra şöyle; Hoca bir gün kümeste yüzüğünü kaybeder. Saatlerce arar ama bulamaz. Komşuları hocanın telaşlı halini görüp sorarlar; “Hayırdır Hoca ne arıyorsun?” Hoca cevap verir; “Yüzüğümü kaybettim, arıyorum ama bulamadım.” Yardımsever komşuları yardım teklif ederler; “Hoca bizde arayalım, nerde düşürdüğünü hatırlıyor musun?” Hoca cevaplar; “Kümeste.” Komşular şaşırır; “O zaman niye kümesin dışında…
Ağustos böceği ile karınca şiir masalı
AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA MASAL ŞİİRİ Sıcak yaz sabahları Uyanır orman halkı Herkes işine koşar Yatarmış bazıları Bir Ağustos böceği Elinde saz aleti Ne bulursa onu yer Yatarmış tam iş vakti Karınca durmaz koşar Evine ekmek arar Yorulsa da pes etmez Çalışırmış bir karar Ağustos böceğinde Akşama dek dinlence Karıncaya gülermiş Anlam vermezmiş işe Sıcaklar…
İpi boynuna dolamak
İpi boynuna dolamak Köyün birinde bir çoban varmış. Okuması olmayan, dil bilmeyen, ehliyeti dahi olmayan biri. Uzun yıllardır yapmakta olduğu çobanlıkla geçinir giderken bir gün köyden biri vekil seçilmiş ve hatta bakan olmuş Ankara’ya gitmiş. Köylüler ufak işler için kendisinden ricacı olmak için zaman zaman Ankara’ya uğrar, işlerini halledermiş. bu durum çobana da ilham vermiş…
Millete seyir gerek
Millete seyir gerek İki gariban. İstanbul’un sillesini yemiş, yaşlı ve yorgunlar. Dertleri diz boyu. Gülhane parkının farklı köşelerinde iç çekerek düşünmekle meşguller. dünya umurlarında değil, zaten onlar da dünyanın umurunda değiller. Sıkıntıdan içlerine sığamıyorlar. Yürüyerek uzaklaşmaya, dolaşmaya, daha fazla düşünmeye muhtaçlar. Ayakkabılar yırtık, elbiseler kirli, karınlarına kaç zamandır lokma girmemiş. Zararsız ve zayıflar, ayakta durmaya takatleri…
Sarı öküzü vermek
Sarı öküzü vermek Otlakların birinde bir öküz sürüsü yaşarmış. Çevredeki aslanların gözü hep öküzlerdeymiş. Ancak öküzler saldırı anında bir araya geldiklerinden aslanlar çaresiz geri dönerlermiş. Bu nedenle küçük hayvanlarla beslenmek zorunda kalan aslanlar, zayıflayıp güçsüzleşmeye başlayınca toplanıp bir çare düşünmüşler. Aslanların lideri yanına iki aslan daha almış ve beyaz bayrak çekerek öküz sürüsüne yaklaşmış. Öküzlerin…
Yaşlı adam ve tahta çanak hikayesi
Yaşlı adam ve tahta çanak hikayesi Vaktin birinde eşini kaybetmiş, elden ayaktan düşmüş bir yaşlı adam mecburen evli oğlunun evinde yaşamaya başlamış. Başlarda evin hanımı da kendisi gibi yaşlı babalarına hürmette kusur etmez, bir dediğini iki etmezlermiş. Torun dedeyi çok sever, hikayelerine bayılırmış. Lakin zaman geçmiş yaşlı adam elden ayaktan iyice düşmeye başlamış ve yemeğini…
İsrafa dair acı bir tebessüm
İsrafa dair acı bir tebessüm Yer Tokat, Erbaa. Resmi devlet bankalarından birinin müşteri hizmetleri katı. Yetkiliyle maaş hesabı, promosyon, kredi kartı filan konuşuyoruz. içerisi çok da kalabalık değil ama yanımıza köyüne dönmek için son dolmuşu yakalaması gereken, üstü başı (tarlada çalıştığı kıyafet olduğu belli) ütüsüz, hafif tozlu, başındaki şapkasını nezaketinden çıkarmış elinde tutan daha doğrusu…