Çocukluk günlerimin ayak izleri – 2 Mahalleye seyyar satıcılar gelirdi arabalarıyla…. tencere, tava vesaire…. Veresiye satarlardı. İhtiyacı olmasa bile alırdı kadınlar… hiç anlamazdım. Birinin çocuğu olunca, evlenince evine gittiklerinde hediye diye götürürlerdi çelik tencereleri, borcamları… Duvarların üzerine oturmayalım, bahçeye atlamayalım diye bazı aksi insanlar duvar üzerlerine cam kırıklarından engeller yaparlardı… kediler bile yürüyemezdi o duvarların…
Kategori: çay saati
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 5
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 5 Subayım diye severdi annem beni küçükken. O dizlerine yatıp uyumalarımı asla unutamam. Dünyanın en güzel yeriydi orası… babam çok konuşmazdı… Annemse kızdı mı hele susmak bilmezdi. Ramazan ayında annem 30 gün oruç tutardı. Babam tutmazdı. Bizler de. Bize ayrı, kendisine ayrı yemek hazırlardı. Abartmadan, evde ne varsa… Buzdolabımız seneler…
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 4
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 4 Annem ilkokul üçe kadar gidebilmişti, babamsa ilk okulu bitirmemiş… diploması yok. Benim bu yüzden okumamı istiyorlardı. Ablamda liseyi hedeflemişlerdi ama benden çok şey bekliyorlardı. Hatta annem beni küçüklüğümden beri subayım diye severdi. Beklentisi oydu. Evimiz eski, viran sayılabilecek, üç odalı bir yerdi ama kaleydi bizim için. İçeride kendimi hep…
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 3
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 3 Eskiden anneler yoğurt yapardı evde kendileri, nadiren bakkaldan alınırdı. Bakkallarda da tepsiyleydi yoğurtlar, kilo ile satılırdı. Anneler yufka açardı börek yapmak için. Yufka satın almazlardı. Bol kıymalıydı börekler, nar gibi kızarmış. Kısa pantolonlarımız vardı, turuncu tişörtlerimiz Mickey Mouse kabartmalı… Cam kırardık bazen oynarken de kaçardık. Teyzeler süpürgeyle koşardı peşimizden……
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 1
Çocukluk günlerimin ayak izleri – 1 Herkesin çocukluğu farklıdır. Kimi gecekondularda, kimi cam balkonlu, geniş sütunlu evlerde. Başka şehirler, köyler, tarlalar, sokaklarda geçmiştir çocukluğumuz. Okullarımız, oyun alanlarımız, bakkallarımız bile çeşit çeşit sakız, şeker aldığımız… Şimdi aradan bunca yıl geçtikten sonra düşünüyorum da çocukluk gerçekten güzelmiş. Acılarına, yokluklarına rağmen… kanayan dizlerime, kırılan oyuncaklarıma, oyunda yutulmalarıma rağmen……
Cesurlar bir kez korkaklar bin kez ölür
Cesurlar bir kez korkaklar bin kez ölür Korkmak, ölüm, yokluk, aşağılık, kabiliyetsizlikten çekinmektir. Bazen refleks olarak korkar insan bazen planlı ve kalıcı olarak. Bazen fiziksel bazen de ruhsal olarak korkak davranır. Cesaret ise cesurların işidir ve her cesaretin içinde mutlaka korku varken, her korkunun içinde cesaret yoktur. Cesaret atılım gücü, korkuları idealler veya kahramanlıklar adına…
Uyumak
Uyumak Uyku muhtemelen cennetlerde olmayacak, tatlı bir hediyedir insana. Ayetlerin dediği kadarıyla insanlar gece uykusunda ölür ve sabah bazıları uyanır, diğerleri uykuda kalır ve yine bildiğimiz kadarıyla uykuda değişik boyut ve frekanslara girer, değişik rüyalar görürüz… Sabah tamamını hatırlayamasak da rüya alemi zaten başlı başına bir muammadır. Lakin uyumak zorundayız, çok uzun süre uykusuz kalamayız…
Zararın neresinden dönülse kardır
Zararın neresinden dönülse kardır hata ediyoruz ara ara. Hata bize mahsus. İnatlaşıyor, affedemiyor, gerçek sevgileri anlayamıyoruz. Zarardayız öfkemizle, kaprislerimizle, kızgınlıklarımızla, kötümserliklerimizle, katılığımızla, koyduğumuz tavırlarla. İnadımız yine de bitmiyor, egomuz kışkırttığı için acımasız bencilliğiyle. Affedemiyoruz, geri adım atamıyoruz. Çıktığımız kapıları sert kapattığımız için aynı kapıdan bir kez daha giremiyoruz. korkularımız, endişelerimiz engelliyor bazen, bazen de etrafın…
Olmak ya da olmamak
Olmak ya da olmamak Olmak ya da olmamak tabiri, tiyatroya ait ünlü bir deyiştir. William Shakespeare‘in Hamlet adlı eserinde geçen ünlü monoloğun bir bölümüdür ve özgün şekli “to be, or not to be” şeklinde yazılmaktadır. Olmak; var olmaktır, sayılabilir olmaktır, etken demektir, tesir edebilir demektir, gerçek olmaktır, görünür ve canlı demektir. Olmamak; yok sayılmak, yok…
Tahammülsüzlük
Tahammülsüzlük Tahammül sanırım Arapça bir kelime. Zorluklara, istenmeyen durumlara katlanmak, dayanmak anlamına geliyor. Yani sabretmek, teslim olmamak, geçmesini beklemek, kabullenilmese de bir süre sessiz kalmak, kırmamak için susmak….. İnsan mükemmel bir varlık. Hem fiziksel hem psikolojik manada her türlü değişikliğe, zorluğa katlanacak şekilde yaratılmış. Özellikle psikolojik manada sabretmek öyle zannediyorum ki sadece insana mahsus bir…