Bu yemek böyle kaç lira ?
kimbuaslihan diye bir İnstagram hesabı var. Şirin bir kızımız. Eşiyle birlikte çekim yapıyor. 30.000 kadar takipçisi var. Bana ilham veren de o oldu. Lokantalarda, dönercilerde, cafe’lerde, pastanelerde sıradan ve ucuz gıdaları (aslında gıda da değil, kozmetikten kıyafete, taksiden tencereye hayatımızın her anı bu durumda) üç beş süslemeyle, bir iki aksiyonla, üç beş çikolata parçası ile, alev oyunlarıyla anormal fiyata bize nasıl sattıklarını işliyor sayfasında. Dedim ya hayatımızın her alanı bu kandırmacalarla dolu aslında…
Onun sayfasından bir kaç örnek vererek başlayayım;
Mesela… bir cam bardak çay…. 5lira olsun… tepside geliyor, ufacık kurabiye, minik bir limon dilimi… oldu 25 lira. Asıl olay geliyor. Yanına içmediğimiz bir küçük su, bir de cam vazoda minik bir çiçek, hepsi tepsiye özenle yerleştirilmiş…. oldu 45 lira. Hadi geçmiş olsun!
Kesilmemiş yapraklar…. dört parça minik domates… porselen tabak. Salata böyle kaç lira? 100 lira…. En can alıcı nokta…. Alman peyniri. İçine az biraz ithal peynir… kredi kartıyla alınabilir ancak… Kaç lira oldu? 200 lira. Asıl olay geliyor, zeytinyağı döktük biraz, azıcık ceviz serpiştirdik oldu… 535 Tl. Hadi geçmiş olsun….
Sıcak çikolata kaç para? 90 lira. Üzerine krema sıktık…. güzel oldu ama 140 lira oldu. Asıl olay geliyor…. çikolata rendeliyoruz üzerine azıcık… görünüm muhteşem…. kaç lira oldu böyle? 225 lira…. Hadi geçmiş olsun. Krema, çikolata olmasaydı ne olacaktı? 90 lira…. ama olsun, rende çikolata yedik ya!
Çiğ köfte mesela, etsiz, alsan 50 lira eder …. lavaşı serdik ortaya….içine yaydık…. burası çok orjinal…. sarıyoruz lavaşı, tahtaya biraz maydanoz döktük ama önce…. sonra sarılı lavaşı dört beş parçaya kestik, porselen tabağa koyduk düzgünce oldu, üzerine de .biraz daha maydanoz serpiştirdik……. oldu 375 TL.
Bunun mantısı var…. 70 lira. Az yoğurt koyduk… Şimdi kaç lira? 120 lira. Yağ döktük, kırmızı biberli oldu 175 lira. Asıl olay geliyor…. mantının kenarına yeşil bir nane yaprağı koyduk …. oldu 335 lira.
Aynı yemekleri evimizde kendimiz yapsaydık yahut ama malzemenin üzerinde süsler olmasaydı dünya kadar paramız artacaktı geriye.
Bence alışverişin ve dışarıda yemenin püf noktası bu.
Daha önce bu konuya benzer yazmıştım. Hani zenginlerin kahvehanede 6 liraya satılan çayı neden ve nasıl 75 liraya porselen bardakta içtiğine dair? hatırladık mı? Yani nasıl fakirlerle aralarına kalın duvarlar ördüklerini ve fakirlerin o mekanların kapısından dahi geçemediği için zenginlerin onlara tahammül etmek zorunda kalmayışlarını….
Olay bu. Hem ekonomik yanı var meselenin hem sosyal yanı yani.
Serbest piyasa şartlarında isteyen istediği fiyatı koyar, isteyen istediği yerde yer, içer. Sözüm yok. Ama nasıl fiyatların abartıldığını göstermeye çalışıyorum bende. Bu bir reklam değil tabi ki ama videoları ilginç ve sempatisiyle de düşündürüyor insanı…
Kıyafet alırken mesela…. parlak vitrinlere gidiyoruz, mini etekli kızlar hoş geldiniz deyince yumuşuyoruz, kendimizi almak zorunda hissediyoruz…. Pazarda yahut çarşıda 1500 liraya satılan elbise o neon ışıklı yerde 2500 lira…. bir de kahve ısmarlıyorlar insana…. alıp çıkıyoruz. 1000 liraya bir çay içiyoruz yani, bir de hoş naylon çantamız oluyor… reklamlı. Sallaya sallaya geliyoruz eve herkes görsün diye. Sonra bir ay o bin lirayı telafi etmek için boğazımızdan kesiyoruz marka tutkumuz yüzünden.
Dekorasyon malzemesi, yatak, mobilya alırken de aynı tuzağa düşmüyor muyuz? Işıklı, reklamlı, yerleri granit taşlı olan mağazalara gidiyor, aynı şeyi markalı diye, sözde garantili diye ki o garantiyi asla kullanmıyoruz, 5000 lira pahalıya alıyoruz oradan… üstelik on beş gün bekliyoruz mobilya gelsin diye.
Televizyon…. ayakkabı, çanta… durum aynısı değil mi?
Bizi cezbeden, kandıran, kendisine çeken tuzakları dönerciler, Maraş dondurma satanlar bile biliyor… ama biz lükse aşığız, moda ve marka tutkumuz tarifsiz…. ithali de çok seviyoruz sanki sınıf atlayacağız gibi…
Yerlisi 1500 lira olan, hatta çok daha kaliteli olan ayakkabının, ithaline 4000 lira verebiliyoruz umursamazcasına… markalı diye o ithal çantaya 6500 lira çekiyoruz kredi kartından…
AVM’ler tuzaklarla dolu… etraf temiz, satıcılar kibar, kıyafetleri cazip, makyaj yerinde… teknolojik aksesuarları yerinde, altın kaplama kol düğmeleri bile var çocukların…. dalıyoruz içeriye. Kadife koltuklara oturuyoruz, modern çekecekler veriyorlar, hazırlanmış bayan çorabı ayakkabıyı rahat deneyelim diye… kahve de söylüyorlar… Kutuları gayet süslü… poşetleri gösterişli…. 2000 liralık ayakkabı oldu….3000 lira.
AVM’lerin çocuk parkları, paten pistleri bile var…. klimalar hiç kapanmıyor… yüzlerce seçenek, yüzlerce çekici reklam panosu, güzel mayolu kız resimleri dört yanda, rujlar, saatler, aynalı vitrinler…. baş döndürücü. Elektrik sarfiyatı hat safhada…. kiraları yüksek bu kadar çok müşteri koridorlarda dolaşıyor diye. Kim ödüyor onların kirasını, faturalarını bizler. Nasıl? 2500 liralık çantayı bize 4000 liraya satıyorlar orada… Çarşıdan alsak, mahallemizdeki çantacıdan alsak 1500 lira cebimizde kalacak oysa…
Su arıtmacılar, klima temizleyiciler hep kızları kullanıyor operatör olarak, satıcı kızların neredeyse tamamı kız…. güzel giyimli, makyajlı, parfümleri kalıcı…. erkek esnafı, ev sahibini kafalamak için… giyim mağazasındaki tezgahtarlar da.
Asıl olay geliyor… dün televizyonda bir de skeci vardı…. garson kızlar…. mini etekli. Erkek müşteriler doluşuyor içeriye servis kötü olduğu halde, içecekler hijyenik olmadığı halde. Dünya kadar da para ödeyip çıkıyorlar oradan…
Hayatınızı filtreleyin bu tuzaklara nasıl düştüğünüzü itiraf edin…
Yemek, kıyafet, mobilya… hep aynı taktik.
Sıfır araba satılan yerlere gidin…. uçak bileti satanlara…. mücevher dükkânlarına, kuyumculara, çiçekçilere…. aynı taktik. Otobüslerdeki muavinler bile bayan bir kısmında.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu yemek böyle kaç lira ? diye çıktığımız yol nerelere uzanıyor gördünüz. Servis, sunum, mekan, hizmet, aksesuar, süsleme bizi nasıl cezbediyor ve kandırıyor…. nasıl üç kat para ödüyoruz o sunumlara?
bence.