Bir gün daha
Bir gün daha…. İngilizcesi; one more day!
Hasta yatağımızda ecelle köşe kapmaca oynarken herhalde böyle düşüneceğiz, düşünüyorlardır. Dostlarımızı görmek, yakınlarımızdan gelemeyenleri beklemek, helalleşmek, son bir kez evlatlarımızla koklaşmak, eşimize söyleyemediklerimizi söylemek için …. bir gün daha ricasını onlarca kez içimizden geçiririz herhalde.
Bir günlük süre bu kadar önemli.
Peki şu an onlarca günümüz varken, ecel peşimizde değil farz ederken o bir günü neden heba ediyoruz. Neden her günü son günümüzün nezaketi, yumuşaklığı, sevgi seli, affediciliği içerisinde geçirmiyoruz. Neden hiç ölmeyecek gibi kırıp döküyoruz?
İnsan gerçekten nankör, müsrif ve bencil. Hastalık yakamıza yapıştığında vicdanımız yumuşuyor, affedici ve sevgi dolu olup duygusallaşıyor, barışıyor, bonkörleşiyoruz. İyileşince … hemen eski katılığımıza dönüyor, sevgisizliğimizle, vicdansızlığımızla ateş ediyoruz dört yana.
Oysa hayat gerçekten kısa ve ölüm herkese çok yakın.
Gelin, Allah geçinden versin, her günü son günümüzün zerafetiyle yaşayalım. Sevelim, kalbimizi açalım, sevgi ve umut dağıtalım, hatalarımızın affına çalışalım, affedelim, barışalım, gülelim, kıskançlıklarımızdan, kibirlerimizden uzaklaşalım.
Gelin … ecel yakamıza yapışmadan iyi olmaya gayret edelim, eceli hatırlayarak ama bu dünyayı boş geçmeyerek eğlenirken, gülerken, sever sevilirken yaşamımızın çirkin taraflarını da güzelleştirelim.
Keşke dediklerimizi yapalım, şimdiki aklım olsaydı dediklerimizi geçirelim hayata. Daha bir günümüz varken.
Bence on dakika sonrasının garantisi yokken …. sevdiklerimize onları sevdiğimizi söyleyelim.
Bence.