Bilgisayarlar ve insanlar
Bilgisayarlar plastik ve metalden ibaret cihazlardır. Zamanın teknolojisine uygun ebatta, değerde ve kabiliyette, hızlı düşünebilen, isabeti yüksek makinelerdir. Programcısı ne kodlarsa onu bilen, onu yapan, onu söyleyen aptal cihazlardır. Çamaşır makinesi gibi…. kurutma makinesi gibi. Ötesi değildir hiç bir bilgisayar. Düşünemez, hissedemez, çözümleyemez, gülemez, espri yapıp ağlayamaz. Fıkra anlatamaz mesela, göz yaşı dökemez…. iş yapar, ruhsuzca, mekanik bir şekilde hepsi o. Anlaşıldığı gibi ben yapay zekaya da inanmayanlardanım ama bugün konumuz bu değil. Konumuz bilgisayar ve insan arasındaki benzerlik.
Şunu mutlaka anlamak gerek; tüm bilgisayar teknolojisi insanı kopya etmek üzerine kuruludur.
Bilim adamlarının önünde insan gibi mükemmel bir ruhu olan makine vardır ve kabiliyet sınırları tahmin edilenin bile çok üzerindedir. Yani insan mükemmelliğin resmidir. Bilim bu muhteşem eserden kopya çekerek ruhsuz, metal bir kopya çıkarmaya çalışmaktadır hepsi o.
En güzel surette yaratılan insanı ele alalım. C diski vardır. Daha doğarken işlenmiş, en nadide ve güncel programları yüklenmiş, virüs koruma programını bile içeren, harika işletim sistemli kamerası 526 megapiksel çözünürlükte, hafızası olabildiğince yüksek, bilmem kaç çekirdekli, yani onlarca şeyi aynı anda yapabilen… insanın ana programlanması. Açık kod kısmı da vardır, kapalı, kutsal, dokunulamayan kodları da. Bilgisayarları da öyle yapmaya çalışmıyorlar mı?
İnsana sonradan ailesi, okulu, hayat, mesleği pek çok şey öğretir, kabiliyet kazandırır ek olarak…. Bilgisayarların D diski gibi.
CD, DVD yuvası vardır nadir durumlarda ilave yazılım yahut dosya yüklemek için…. her ikisinin de.
Ön belleği vardır insanın da bilgisayarların da…
Virüs taraması yapılır bilgisayara, disk sıkıştırması yapılır yer kazanmak için hafızadan…. İnsan bunu çoğu zaman yapmaz isteyerek ama hafızası bunu kendiliğinden halleder.
Yeniden başlatılır, açılır kapatılır bilgisayarlar…. güç koruma modları vardır pili tükenmesin diye…. harici bellekleri vardır yandan takılan….
İnsan hayata bazen sil baştan yapar…. ikinci şans arar ve bulur. Enerjisini faydalı kullanmak için sarf-ı nazar eder bazı şeyleri, bazı kimseleri çıkartır hayatında.
İnsan virüslere karşı, manevi mikroplara karşı hassastır, bedeni mikropları çoklukla etkisizleştirir ama bazen yetmez bağışıklığı hasta olmamaya. Bilgisayarlar da öyle değil mi?
bence insan kendisinin metal kopyasını üretmekle meşgul bilgisayar adı altında. Karanlık zihinler manipülatif teknolojiyle yaratıyor bu bilim ötesi tezi. Ama ruhu yok o makinelerin olamaz da. Duygusu yok, olamaz da. Kalbi yok, olamaz da. Fark burada.
Kötülük dahi yapamaz, iyilik nedir bilmez, hasımlık edemez, sahibini şifresinden tanır anca, dost-düşman ayırt edemez. Kim komut verirse onu yapar bilgisayar cahil insanlar gibi, mafya uşakları gibi.
Durumdan vazife çıkartamaz bilgisayar ot gelip saman giden insanlar gibi…
Hani bilgisayar mı üstün, insan mı diyor ya bazıları, durum aslında 1 – 1 berabere. Çünkü aklını kullanmayan, kalbine danışmayan, vicdanını dinlemeyen, kütük gibi yaşayan binlerce insan var… ve onlar bilgisayardan daha geriler. Bilgisayar hiç olmazsa hızlı, üretici, doğru sonuç veriyor, sadık, hizmetkar…. söz dinliyor, belki öğreniyor.
Ama asıl insan nitelikli olan, aydın, çağdaş, mantıklı, vicdan sahibi, merhametli olan…. evrenin hakimleri de bunlar, diğer güdüleriyle hareket edenler değil.
Bence insan bu son gruptan olmalı. Karakterli, namuslu, erdemli, çalışkan, gayretli, adil, şeffaf, sevgi dolu ve insansı. Bu yapılırsa bilgisayarlardan üstün oluruz. Disklerimizi arada bir sıkıştırırsak, virüslerimizi tarar ve karantinaya atabilirsek, işletim sistemimizi güncel tutabilirsek, okur, araştırır, aydın olursak, inançlı, takdir eden, değer bilen olabilirsek….
O makineler bizim bu erdemlerimizi kopya edemez, edemeyecek de asırlar geçse bile.
Zengin ağabeyler milyar dolarlar harcasa da robotlar hüküm veremeyecek doğru muhakeme edip…. sayıları eşleştirip, 1 ve 0 üzerinden yürüyecekler meseleye ve etkenleri, değerleri, duyguları katamayacakları için çözüme ancak programlandıkları bir kaç sınırlı ve basit çözümle yetinecekler. Bu ağabeylere yetebilir dünya hakimiyetleri için ama gerçeğe ve insanlığa faydası olmaz bu durumun. çünkü gerçek ve adalet ve hakkaniyet tesis edilemez bu şekilde.
İnsan hata yapsa da düzeltme şansı her zaman vardır. Makine hata yaptığını dahi anlamaz, anlasa da düzeltme kabiliyeti yoktur.
Göz yaşı dökemez makine…. affedemez, özleyemez….. makinedir o demirin tornalanmış halidir ancak.
Tornalanmış metal olmamak için, akılsız makineler olmamak için, ruhsuz bilim kırıntılarına dönüşmemek için…. sevgi ve umuda, vicdan ve idrake muhtacız. Yapabilirsek, bedenle ruhu, mantıkla kalbi, bilimle aşkı birleştirebilirsek sayısız bilgisayar bir araya da gelse bize yanaşamaz ululukta.
Yok biz aydınlanmadan kaçarsak, kalbi devre dışı bırakırsak da…. fişi çekilmiş, demode bir bilgisayara dönüşürüz.
bence insan makineleşmemek için duyguya daha fazla yer vermeli hayatında.
bence insan makinelerin anlayamadığı, tercüme edemediği hayatı gözlemlemeli, anlamalı, sevmeli ve ahenkle yürümeli hayatla.
Doğru ve yanlışı insan kendisi bulmalı iradesiyle, tecrübesiyle, aklıyla…. bilgisayar gibi birileri programlamamalı bizleri.
Başkalarının komutlarıyla yaşamamalıyız hayatı, 1 ve 0 olmamalı tüm bildiklerimiz.
bence makineleşmemeliyiz… insan kalmalıyız…. bugün de, yarınlarda da.
bence.
Bilgisayarlar ve insanlar konusu bana göre böyle. İnsanın kopyası bilgisayarlar ve muhteşem varlık insanlar kıyasıya rekabetle yürüyecek yakın geleceğe. Bu anlamda hazırlanmak, akıllanmak ve virüsleri temizlemek zorundayız aklımızdan, kalbimizde ki temiz ve çalışır kalabilelim.