Belden aşağı hayatlar
Maksadım hiç bir yaşam şeklini eleştirmek veya itham etmek değil. Herkesin hayat bakışı kendisini ilgilendirir ama beni etkileyen, toplumu zedeleyen kısmıyla ilgileniyorum. Laik, demokratik, sosyal ve hukuk devletinde yaşıyor olmanın bilincindeyim ve haddimi aşmadan yazmaya gayret edeceğim.
Halkımızın % 95’den fazlasının hayata belden aşağı bakmadığına eminim. Sözüm zaten diğerlerine.
Giyinmek, içmek, flört etmek, eğlenmek herkesin kendi biçimince. Kimisi bir mangalla, ailesiyle içer, kimi hiç içmez, kimi dışarıda loş ortamlarda içmeyi sever. Kimi mahrem dışına çıkmaz, kimi namahreme meraklıdır. Kimi dans etmeyi bile bilmez ama kimi pistten inmez. Kimi hayatın temel taşlarıyla, manalarıyla ilgilenir, kimi sadece zevkleri ve görünen kısmıyla.
Toplumun bazı sınırları var olmalı da. Bu yüzden bazı yerlere 18 yaş altında girmek yasaktır. Çocuklar bu anlamda korumamız gereken varlıklardır çünkü yanlış hezeyanlara pekala kapılabilirler ve sonra toparlamak da zor olur. Ahlakın cinsel boyutu, namusla doğrudan bağıntılı olduğu için tedbir alınmazsa yaygınlaşacak anormallikler milli ahlakı sarsar. Batıya yönelinen yıllardan sonra, bilhassa Rus Natasha’lardan sonra başlayan deformasyonun zehirli etkileri düşünülürse aile yapılarının da çok sağlam kalamayacağı aşikar.
Bu nedenle bazılarının hayata sadece cinsel anlamda bakmasına mana veremiyorum. Şehvetin gerekliliğine inanan biriyim ama fazlasına değil. Eğlenmenin, içmenin, azgınlığın bile derecesi taşkınlığa varmayan sınır olmalıdır. Anormallikleri ise kabul etmiyorum kendimce.
Evliliklerin çatırdamasının bir sebebi de bu bahis. Kızlarımızın tuzaklara düşürülmesinin de. Önceki yazılarımda Devil’s Wheel – Şeytan Çarkı‘ndan bahsettim Almanya’dan. Kültür deformasyonunun izleri buraya kadar ulaşıyor malesef.
yetişkinler bir müddet sonra kendisini kurtarabilir belki ama çocuklar ve gençler için kalıcı tesir her zaman olası.
Belden aşağı hayatlar başlığımla hayata eğlence, seks, kadın, alkol, gecelik ilişkiler anlamında bakanları kast ediyorum sadece. Bunu bir eğlence olarak kabul etmiyorum bu sebeple bir sosyal aktivite olarak da asla değerlendirmem. Katı bulunabilir tespitim ama hayatın saklı bir güzelliği olmalı bu tür işler… alenen olmamalı, yasak cazibelere odaklanmamalı, gecelik olmamalı, mahreme, topluma, değerlere zarar vermemeli…
Serbest ilişki naraları ile ortada dolaşanlar var biliyorum, evlilik öncesi birliktelik, ön balayı, bekarete karşı oluş var biliyorum… ama yanlış. Bu yazıma da çok tenkit gelecek onun da farkındayım ama yazacağım.
Namus bacak arasında değil bana göre. Daha önceki yazılarımda vurgulamıştım ama bu tür hayatlar sadece tensel değil malesef çok yönlü. Bu nedenle hasarı da büyük. Aile dağılıyor mesela, bedenler yoruluyor, yalanlar söyleniyor, güvenler sarsılıyor, para için tutsaklıklar artıyor, alkolün aşırısı kontrol mekanizmalarını devreden çıkartıyor, kaçamaklar yuva yıkıyor… daha daha….
Hayatın gecelere hapsolmuş bu kısmı, gündüzlere ihanet içeriyor. Duygular, güzellikler görünmez oluyor. Sahiplenmeler başlıyor, kıskanmalar, vazgeçememeler… alkolle birleşince bu düşkünlükler kan çıkıyor sonra… şiddete bulanmış.
Hayat mini etekten, kırmızı Noel kıyafetlerinden ibaret oluyor… pahalı mücevher hediyelerden, kırmızı şaraplardan, ikinci adreslerden…
Erkeği kadını yok bu işin her ne kadar toplumda erkeğe hoş görü ile bakılsa da. Kadının aldatması ve suçu da aynıdır, erkeğin de. İnek kuyruk sallamazsa öküz gelmez zaten… yani taciz eden sadece erkek değil.
Mobing yanı var mesela olayın. İş yerinde, gün içinde bile… Sarkıntılıklar otobüslerde de devam ediyor…. bakışlar değişiyor harama kayıyor…. bir süre sonra yaş sınırlaması da devreden kalkıyor… sübyana doğru bir kayış oluyor… Parayla gecelik ilişkiler geçim kaynağı oluyor…
Biriktirilen paralarla tıbbi operasyonlarla tedavi olup (!) kızlar normale dönüyor ve evleniyor eşlerine o mazilerinden hiç bahsetmeden… Erkekse kandırılıyor.
Erkeğin elinin kiri değil bu işler sanılanın aksine… alnının lekesi. Çünkü üç kuruş maaşını yediriyor bu insanlara, sözlüsüne, eşine yalan söylüyor, gözü dışarıda kalıyor cinsel açlıklarıyla, asla mutlu olamıyor, mutlu edemiyor. Aşkı, coşkuyu başka yerde arayınca da sınır ve mesafe tanımıyor.
Zamanı, gücü, parası, namusu heba oluyor bu yolla kadının da erkeğin de. İffet gidiyor elden. Hani milli geleneğimiz olan.
Gençler ilk sırada bu anlamda… onlarınki gençlik hevesi diyelim… bekarlar sonuçta ya evliler? Sayıları hiç de az değil.
Üniversiteli kızlar arasında çok yaygın korkarım bu hayat tarzı… üstelik okul parasını çıkarmak için yapıyorlar bu işi. Erkek vericiler de var yaşlı bayanlar için…. duyuyorum. Geldiğimiz durum bu!
bence hayatın çok azı bu zevkler…. hayatta çok daha güzellikler var.
Haddim değil kınamak ama anlayamıyorum.
Mecburiyetler var biliyorum geçim sıkıntısına dair ama mazeret kabul etmiyorum. Namusuyla çalışıp azla yetinmek yerine, lüks ama kirli hayatları tasvip edemem.
bence insan erdemini, namusunu, erkek olsun kız olsun korumalı. Çünkü yaptıkları sadece bedensel değil, mantıken, duygusal olarak, maddeten, mali olarak, sosyal açıdan…. fena.
Evlatlarımız için tehlike büyük bu anlamda. Hep beraber baskılarsak ve tenkit edersek belki koruruz onları. Ve anlatmalıyız Batı teknolojisini alırken, kültürünü de almak bu sebeple kötü. Milli ahlakımızda bunalrın yeri yok. Zamparalığın övünecek bir yanı da yok. Kadının zamparası ne olacak?
Erkekler evlenirken bu işlere bulaşmamış kız arıyor, kız kardeşleri için de yanaşmasın istiyorlar pisliğe…. ama kendileri kadın avına çıkıyor geceleri, üniversiteli kız avına gidiyorlar okul çıkışlarında, kafelere. Bu nasıl açıklanabilir?
Bence toplumsal bir yara bu bahis. Daha açık yazamıyorum ama sanırım anlaşıldı meramım.