Bardağın yarısı boş mu dolu mu?
Yaşadığımız hayatlar gece ve gündüz gibi inişli çıkışlı, değişken olmak zorunda. Dünyanın hali ve kanunu bu. Dolayısıyla bazen acıları bazen mutlulukları yaşıyoruz. Ama hayat orada ve hep güzel. Bizim için can yakıcı olduğu anlarda bile başkaları için Güzel olmaya devam ediyor. Yani hayatın çektiklerimizle alakası yok ve suçlayamayız.
Mesele bizim o hayata bakış açımızla alakalı.
Sevecen, neşe dolu biriyiz, pozitif enerji yayıyoruz etrafa, gülümsüyoruz, umut veriyoruz… optimistiz, iyimseriz, hayatı ve yaşamayı seviyoruz, mutluyuz… meseleleri gerektiğinden fazla dert etmiyoruz, yeise kapılmıyoruz, küsmüyoruz hayata… bardağın dolu tarafını görüyoruz en hüzünlü, elemli anlarımızda bile. Şükretmeyi biliyor, sabretmeyi biliyor, yaşama sevincimizi muhafaza ediyor, zorluklardan yılmıyor, kırıp dökmüyor, elemlere teslim olmuyor, umudu kaybetmiyoruz.
Ya da?
Hayatın en ince dertlerini büyütüp mutsuz oluyor, bu asık suratımızı çevreye yansıtıyor, insanları üzüyor, dertleri büyütüyor, meseleleri soruna dönüştürüyor, umutsuzluk ve sevgisizlik aşılıyoruz hayata. Suçlayacak onlarca da şey var bizden başka. Yani bardağın boş tarafını görüyor, elimizdekilere sevinmek yerine elimizde olmayanlara üzülüyoruz. Maziden kurtulamıyor, acıları yaşatmaya devam ediyor, affedemiyor, endişelerde boğuluyor, kırıp döküyor, zararlı maddelerin müptelası oluyor, elden ayaktan kesiliyor, yataklara düşüyor, ağlamaktan öte gidemiyoruz. Umudumuz, güvenimiz çok zayıf, mutluluğu bilmiyoruz, mutlu olanları kıskanıyor hatta nefret ediyoruz onlardan.
Oysa bardak aynı bardak!
Yaşadıklarımızın içinde acılar da var sevinçler de. Hangisini görmek ve hatırlamak istersek onu görür ve hatırlarız. Geleceği nasıl tasarlarsak öyle olur küçük değişiklikler olsa da. Bardağın boş tarafıyla ilgilenmeyi abarttıkça dolu tarafın güzelliğini kaçırırız gözümüzden.
Hayat endişelere yenilmemeyi gerektirecek kadar güzel ve kısa. Olanla ölene çare yok. Kritik hatalar da yapsak, hayati meselelerde şapa otursak da hiç bir şey için geç değil. Her şeyin telafisi var. Acılarla boğuştukça güzellikleri de kaçırıyoruz gözümüzden. Mutluluğu elemlerin gölgesinde yaşamaya mahkum ediyoruz.
Hüznü ben de severim. Başak burcu olduğum için belki ama sonbaharın hüznünü hissetmeye çalışmakla, baharın sıcak nefesinde hüzünlenmeye devam etmek ayrı şeyler.
Her yokuşun bir inişi, her kışın bir yazı var. Geceler sabah olur gün aydınlanır, zorluklar biter nasipler başlar ard arda, başarısızlıklar dahi gün gelir yeni kapılar açar, özlemler yeni dostluklara yelken olur, yitirilenlerin yerine yenileri girer hayatımıza. Paramız biter de sevgiler buluruz, evsiz kalırız da yeni sevinçlere kapılar açılır yaşantımızda.
Bardağın boş tarafını görmek kötü.
Bardağın dolu tarafını görmek de kötü.
Doğrusu bardağı bütün halinde görebilmek. Dolusu ve boşuyla.
Yoksa kendimizi kandırır, gerçeği reddeder, hatalardan ders almaz ve sahte kurgularla sürdürürüz hayatımızı.
bence insan gerçeğin peşinde olmalı, doğrularla yaşamalı, hakkaniyetten ayrılmamalı ve yaşadıklarından ders almalı.
benden demesi. Bardak orda masada duruyor. Ağlamak da güzeldir, gülmek de. Ölçülü, yerinde ve içten olduğu müddetçe. Çünkü erdem ve olgunluk acılarla ve sevinçlerle pişer. Teki ile yaşamak mümkün değil. Mesele yıkılmamak, büyümek, hayatı daha yaşanabilir kılmak.
Benden demesi.