Balık vermek ve balık tutmayı öğretmek
Balık sevdalıları bu sözün anlamını gayet iyi bilir. Çünkü herkes teknede balık yakalayabilirken bir kaç kişi yakalayamaz ve acınası gözlerle diğerlerine bakıp, merhamet dilenip balık ister. Bu tembellik her defasında başarılı olduğu için de balık tutmayı asla öğrenemez ve her defasında başkalarından balık istemez zorunda kalır. Yazımız balık tutma ipuçları değil tabiki.
Toplum olarak, aile olarak, işyerinde bir çalışan olarak balık istemeye meyilliyiz. Birileri bize balık versin diye bekliyoruz. Bu zaman zaman hak etmediğimiz bir maaş oluyor, alışveriş oluyor, eski bir kanepe oluyor, iş bulmak oluyor…. emek vermeden, öğrenmeye çalışmadan, düşüp kalkmadan kolaya kaçıyor, zahmetsiz kazanma hayalleri kuruyoruz. Tembelleşiyor, kendimizi geliştiremiyor, hazıra konmaya aşık oluyoruz.
Toplumsal ataletimiz büyüdükçe de üretimden uzaklaşıyor, daha büyük ölçekte Ulus’ça tembel, yatırımsız, hazır bekleyen, ithale sevdalı bir hal alıyoruz.
Batı’nın teknolojisini mesela seviyoruz. Ama demiyoruz ki bunca mühendisimiz varken neden biz üretemiyor, düşünemiyoruz da onlar yapıyor ve onlardan satın alıyoruz diye!
Bize has olan şeyleri, yerli gıdaları neden onlar yetiştiriyor da biz onlardan ithal ediyoruz? Kuru fasulye, mercimek neden dünyanın öte ucundan geliyor? Ayçiçeği yağını neden el açıp istiyoruz milletten? Zeytin yağı ithal eder hale neden geldik?
Hani Türk Milleti zekiydi, çalışkandı. Atatürk Türkiye’si bunca başarıyı akıl ve çalışma yoluyla başarmadı mı? Şimdi neden bu haldeyiz?
Potansiyelimiz çok fazla, genç nüfusumuz örnek kabiliyette. Buna rağmen neden yurt dışına kaçıyor çocuklarımız?
Yüzlerce fabrikamız var, mühendisimiz. Neden ithal ediyoruz en küçük civataları bile?
Sonra döviz yurt dışına kaçıyor, yurt içinde değeri artıyor, fakirleşiyoruz. İthal malları alıyor zehirleniyoruz, tam bağımsızlıktan söz etmeye dilimiz varmıyor.
Ustalar çıraklarına işi öğretir önce. Hemen değil uzun bir zaman sonra kalfa yapar. Ustalık ise onlarca yıl sürer. O çırak usta olunca asıl usta emekli olur. Öğretmen öğrencilerine anlatır, anlatır. Onlar öğrenip, iş sahibi olunca yaşlanır ve emekli olur. Baba evladına öğretir, gösterir işi, sonra hazır olduğunu görünce emekli olur, işi oğluna devreder. Doğrusu budur.
Evde musluk değiştiremeyen yüz binlerce babamız var…. Evde yemek yapamayan annelerimiz…. Uygulamadan habersiz nazari bilgilerle yetiştirilmiş on binlerce mühendisimiz…. AR-GE yani araştırma geliştirmeden habersiz, ekonomik sıkıntılarla boğuşan akıllı evlatlarımız.
Üniversitelerimiz? Liseden farklı değil. Uygulama yok, üretme, akıl etme yok. Tercümeye dayalı ders anlatıyorlar. Hiç bir kopya aslından mükemmel olamayacağı için de en baştan yarışta geçilmeye mahkum oluyoruz.
Hani çağ atlayacaktık? Hani üretecek, tam bağımsız olacaktık?
Hak edilmeyen on binlerce maaşlımız var. Bu insanları çalışma hayatına dahil etmek bu durumda mümkün mü? Emekli sayımız çalışanlarımızdan fazla. Bu durumda ülke kalkınabilir, çalışan maaşları aratabilir mi?
Tembelliğimiz arttıkça dilencilik kültürümüz yaygınlaşıyor.
En tehlikelisi bu. Yani kolaya, hazıra, verilen balıklara razıyız. Balık tutmayı öğrenmek gibi bir hevesimiz yok. Yani çalışarak alın teriyle kazanmaya, helal lokma kazanmaya karşıyız.
Madencilerimizin canını ithal makinelere teslim ediyoruz üretmek yerine. Mayından en çok canı yanan ülkelerden biriyken elalemden ithal ediyoruz makineleri milyon dolarlar vererek.
Üç yanımız deniz, gemileri satın alıyoruz, balık ithal edecek haldeyiz.
Limanlarımızı, yerli mallarımızı reklam edemiyor, dikmekten ziyade müteahhide kat karşılığı vermeyi seçiyoruz. Madenlerimizi bile yabancılar işletecek neredeyse…
Bence insan balık isteyebilir istisnai olarak ayıp değil ama marifet balık tutmaktır, balık tutmayı öğrenmektir.
Dilencilik kültürü Türk Milleti’nin aziz ruhuyla bağdaşmaz. Tam bağımsız ve çağdaş ülke ihtiyaçlarına kendisi yeten ülkedir.
Bu aile için de, iş için de, ülke için de değişmez kaidedir.
Bu sebeple bence herkes balık tutmayı öğrenmeli, bu güzel ülke BALIK TUTMAYI BİLENLERİN ÜLKESİ olmalıdır.
Benden demesi.
Kimse de balık vermeye kalkışmamalı…. çünkü bu Millet dilenci değil.
Merhamet dilendikçe, el açıp aman diledikçe, muhtaçlığınıza çare birilerini gördükçe asla ayağa kalkamaz, haysiyetle yaşayamaz, insan olamazsınız. Çalışmak ve kazanmak kadar güzel bir şey yoktur, elbette hak etmek. Hele hak etmiyorsanız o balıklar size haramdır.