Ateş düştüğü yeri yakar
Dışarıdan davulun sesi hoş gelirmiş…. gerçekten öyle. o davulun yanında kulakları sağır olanlara sormak gerek aslında… Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar demişler…. çok doğru. Timsah göz yaşlarıyla dolu çevremiz… Başkalarının acısı gerçekse bile kısacık…. çünkü bu günleri kanıyor sadece. Bizimse günümüz, dünümüz, yarınımız…. hem içimiz hem dışımız kanıyor ateşler düşünce…
Çok zor acılarla başa çıkmak elden bir şey gelmiyorsa. En kötüsü de sonsuza yolculuk. İster annemiz, ister dostumuz, ister sevdiğimiz biri olsun. Çünkü yok artık…. Göz bulanıyor, kalp burkuluyor, vicdan ağlıyor hıçkıra hıçkıra…
Diğerleri sohbet ediyor hazır bir araya gelmişken, bizse yaslardayız.. Teselli edip çekiliyorlar uzak köşeye…. biz isyanlardayız.
İçimiz hiç olmadığı kadar yanıyor…. çünkü canımızdan bir parça gitti o kederli günde.
Onlar bir zaman sonra dağılıyor evlerine, işlerine, sadık dostlarımız bile.
Biz anılarla, acılarla tek başımıza kalıyoruz. Film şeridi gibi gözümüzün önünden akıyor mazi. Siyah beyaz, gülerek, ağlayarak, dizlerimiz kanayarak…
Bize dokunamıyor merhametli eller o anda, acımız çok taze… zaman iyileştiremedi daha yaralarımızı…. kederimizi yaşamamız lazım önce, anlamamız, kabullenmemiz, teslim olmamız acıya ve gerçeğe.
Işıklar söndüğü zaman kopuyor asıl kıyamet…. gecenin sessiz karanlığında siluetler dolaşıyor odada…. Uykusuz geceler kaç gün sürer bilinmez ama her gece onunla uyuyoruz ağlayarak.
Geri dönmez giden belki…. belki terk edildik de gitti, dönmeyecek…. belki bitti hayallerimiz, uğruna fedakarlık yaptığımız, emek verdiğimiz yarınlar oyun oldu…. birisi bozdu ayarlarımızı, hayat oyunlarımızı…. zor oyunu bozar derler ya… zor oyunu bozdu belki… ama ateş düştü bir kere ocağımıza, kalbimize.
ben acıyı da yaşamak taraftarıyım. Teselli kabul etmiyorum yaram sıcakken… Yalnız kalmak belki en iyisi….
Sonbaharın hüznünü de severim mesela. İnanıyorum ki insanı mutluluk değil acılar pişirir. O an ders alamasak da kalbimiz bir kenara not eder yaşananları, unutulmazlar arsına girer ihanetler, haksızlıklar, ayrılıklar… ileride anı olarak çıkacak karşımıza çünkü…
O an ağlatıyor bizi acılar ama bilemiyoruz aslında hayır mı şer mi diye. Belki yeni kapılar açmak için eski kapıları kapatıyor hayat? Ayrılıklar lazım belki yeni kavuşmalar için?
Ölüme çare yok bir tek, diğer her şeye var.
Ateş düştüğü yeri yakıyor ama o ateşi kezzap gibi üzerimize salan kim? Hayatsa yapacak belki bir şey yok, ecelse mesela. Ama biriyse, bir şeyse, bir olaysa…. çare var.
Bir an önce acıyı yaşayıp, ders alıp, tökezlenilen yerden ayağa kalkmak gerek. Yığılıp kalmak zavallılara has, yeniklere mahsus.
Dostlar olsun yeter, anlasınlar acımızı, kalp ağrılarımızı yeter. teselli derdi çözemez, çözecek olan yine biziz. İnsanız, dostlarımız ellerimizden tutsun istiyoruz, birlikte ağlayalım…. ama ateş bizim, çözüm de biz olacağız.
bence.
Ateş düştüğü yeri yakar ama o ateşi içimize atan artık hayatımızda olmamalı…. defaten düşmemeliyiz aynı çukura. O kadar çok hata var ki yapabileceğimiz şu hayatta aynı hatalarda ısrar etmenin anlamı yok…