Antarktika buzulları ve Amiral Byrd
Amiral Byrd Amerikalı bir amiraldir. Sağlığında dört kez kadar Antarktika keşfi ile görevlendirilmiş ve oranın sanılanın aksine bir kutup değil, dünyayı (yeryüzünü) çevreleyen buz kütlesi olduğunu bulmuştur. Dahası iddiasına göre o uzunluğu 600 kilometreyi ve yükseklikleri 70 metreyi bulan buzulların ardında yine denizler ve o denizlerin üzerinde de irili ufaklı 26 kıta olduğunu tespit etmiştir. Bunlardan bir tanesinin yaşama elverişli olma ihtimali de ona göre yüksektir ve teorisyenlere göre bugünün küresel devleri orada kendilerine yeni bir dünya kurmaya devam etmektedirler.
Oralar gizli ve anlaşılmazdır çünkü 1959 yılında imzalanan ve ülkemizin 1995 yılında taraf olduğu Antarktika Antlaşması, Antarktika’yı barış ve bilime adanmış doğal koruma alanı olarak güvence altına almıştır. Antarktika bu özelliğiyle, insanlığın ortak yararına adanmış yegane toprak parçası ve deniz alanıdır. Antlaşmaya hâlihazırda 53 ülke taraftır. Bu statüsünden dolayı da kimse orada araştırma yapamamakta, turistik gezi dahi uygulanamamaktadır. Bu da tezin doğruluğuna dair kuvvetli bir kanıttır.
Amirale dönersek kendisi ileriki seferlerinde bir hayli derine gidebilmiştir ki helikopterlerin görmeyerek çarptığı bir kutsal kubbeden bahsetmektedir. Bu kubbe Antarktika Anlaşması imzalanana değin Britannica sözlüğünde de yer alan bir saydam kubbeydi ve yerden itibaren 70 derece meyille yukarı çıkmaktaydı. Delinemeyen bu kubbe kayıtlara hiç geçmedi ancak Barak Obama dahil pek çok lider, Hillary Clinton gibi bakanlar demeçlerinde bundan hep bahsettiler. Hatta TRUMAN SHOW filmi bu maksatla yapıldı ve yönetim odasında aynı maket sahnelendi. Lakin insanlık anlamak istemediğinden hala uyanamadı.
Olay özetle şöyleydi; Antarktika diye yutturulan buz kütlesi bir ada değil, yeryüzünü çevreleyen 110.000 kilometre uzunluğunda bir kütleydi, ardında denizler barındırmaktaydı ve nihayetinde saydam bir kubbe vardı. Bu kubbenin merkezde yüksekliği şu an için belli olmasa da güneş ve ayın dahi o kubbe içinde dolandığı iddia edildi. Bu da doğal olarak düz dünya teorisini doğruladı.
Hatta sonradan ABD ve Rusya o kutsal kubbeyi delmek için sayısız nükleer füze patlattılar ama füzeler kubbeye çarpıp parçalandı. SOnra Obama dedi ki (iki üç sene evvel) ‘inşallah on sene içinde o lanet kubbeyi insanlı olarak geçebileceğiz!’
Doğru duydunuz. Şu ana dek kutsal kubbe dışına çıkabilen insan yok. Dahası yerin altına doğru da insanlık (Rusya) en fazla 14 kilometre inebiliyor. Sonrası delinmez bir katman!
Yani bu gezegen düz, etrafı, altı ve üzeri çevrili bir açık hava müzesi gibi. Burası sınav alanı ve buradan çıkış yok.
Düz dünya mantığı çoğunuza ters geliyor biliyorum ama uçaklar neden yükselir, sonra saatlerce düz gider ve sonra varırken alçalır. Neden uçağın penceresinden bakarken saatlerce ufku düz görürüz.?
Yuvarlak dünya savunmacıların en büyük tezi denizde kaybolan gemidir. Oysa yine bilim kanıtlamıştır ki gemi hala oradadır ve fakat gözlerimizin menzili dışına çıktığından ve yükselen nemden dolayı görünmemektedir. Oysa dev teleskoplarla gemi kolayca görünebilmektedir.
Benzer yalan da şudur; ay 384.000 kilometre uzakta deniyor. Maden öyle ben üstündeki kraterleri nasıl cam gibi net görebiliyorum?
Neyse. Velhasıl Britannica o Kutsal Kubbe maddesini çoktan kaldırdı, sildi. Sonra ne oldu?
Daha NASA kurulmadan (29 Temmuz 1958) önce UNIVERSAL PICTURES yuvarlak dünya modelini kullandı. Dikkat edin NASA’dan önce yani uzay ajansı bile yokken yani uzaydan tek kare resim çekilmemişken….. Lütfen senelere dikkat edin.
Şimdi AY’a gidilmediğine de kani olmuşunuzdur. 1969’da Uzay savaşları yaşanırken ABD sözde Ay’a gidiliyor izlenimi yaratıp Rusya’nın bir adım önüne geçmek istedi ve başardı. Bugün biz bunun kocaman bir yalan olduğunu gayet net biliyoruz lakin senelerce kandırıldık. Astronot yere inerken karşıda kim vardı ki fotoğrafını çekebildi? Astronot cam siperinde yansıyan görüntü kime aitti? Yoksa sadece Nevada çöllerinde çekilmiş, renkli ekranlı bir Hollywood düzmecesi miydi her şey? Evet! Gidildiyse neden 1969’dan beri kimse gidemiyor? AY’da rüzgar yok olduğuna göre o bayrak nasıl dalgalanıyor?
Diyeceğim hikayenin başı Gelgit olayının yalan oluşu ve Antarktika hakkında söylenenlerdir. Bunları ihtimal olarak kabul ederseniz Ay’a asla gidilmediğini ve gidilemeyeceğini de anlarsınız. Dikkat edin aynen kutsal kubbe dışına çıkılamayacağı gibi. Bu kubbe dışına çıkamayacağımızı bize kim söylüyor? Kur’an!
Hani Müslüman bir ülkeyiz ya, hafızımız bol ya, bir tanesi Allah’ın ayetini ortaya koydu mu bugüne kadar?
Cinlerin dahi o hat dışına çıkamayacağını Allah buyururken bizler küresel çetecilerin yalanlarına inandırıldık.
Neden böyle olduğunu da anlatıp bahsi şimdilik kapatalım.
Kopernik (Nicolaus Copernicus)… 1543 yılında Kopernik gün merkezliliği teorisiyle dünyanın yuvarlaklığını iddia etti.Bu modele göre Güneş, evrenin merkezinde hareketsiz olarak konumlandırılmıştı ve her şeyin başlangıcı olarak kabul edilirdi. Dünya ve diğer gezegenler ise sabit Güneş etrafında sabit hızla periyodik hareketler yapmaktaydılar. Bu teorem modern astronomik ve bilimsel gelişmelerin başlangıç noktası olarak gösterildi!
Yetmedi ay takvimi yerine güneş takviminin kullanılmasını getirdi. Kilise o güne kadar tam aksine inanmaktaydı çünkü İncil öyle diyordu. Ne diyordu İncil (Tıpkı Kur’an gibi) dünya kainatın merkezidir, sınav alanıdır, kutsal kubbe ile çevrili düz dünyadır. Lakin lobiler ve sözde bilim adamı kılıklı siyonistler ısrarla, parayla, sahip oldukları medya ve televizyonlarla, sağlık ve uzay teknolojileriyle aksine dünya üzerinde baskı oluşturdular ve dünya sözde bilim adına bunu kabul etti.
fark neydi peki? Güneşin dünyanın veya dünyanın güneşin etrafında dönmesi ile ilgili? Fark şuydu; dünya kutsaldır, semavidir, Allah’ın nizamını ve tevhidi ifade eder. Güneş kimi ifade eder? Şeytanı, İblis’i. Dünya güneş etrafında dönen onlarca gezegenden sadece birisi konumuna getirilirse sınav yani dünya hayatı rastgeleliğe ve sıradanlığa mahkum olur. Mucizevi ve dini var oluş inkar edilir. Bu Kur’an’ın inkarı demektir. Kim lehine? İblis!
Yeri gelmişken ay ve güneş takvimi arasındaki farkı da bilmeyenler için buraya not düşelim; Ay takvimi 355 gündür. Güneş takvimi ise malum 365 gün ve 6 saat. Bu yüzden dini bayramlar her sene on gün geriye kaymaktadır. Bunda ne var diyebilirsiniz! Fark ettiği yer şurası Yüce Allah Kur’an’da günü bilesiniz diye Ay’ı var ettik diyorken bizler şimdi güneşe bakarak zamanı hesap ediyoruz. Yani fıtratla küs vaziyetteyiz. Dahası haram aylar, bayramlar, Ramazan saatleri her şey değişiyor ve ….. on senelik dünya hayatı da yanlış hesap edilmek zorunda kalıyor.
On günlük dünya hayatının esprisi de şudur; Ayetler dünya hayatının topu topu on gün olduğunu buyurur. Bu Arş zamanına göredir ve yine ayetin dediği şekilde bir sene bizlerin bin yılına eşittir. Yani dünyada sınav toplam on bin sene sürecektir. Bu da şu demektir ki bugün ay takvimine göre hesap yapılırsa şu an 2023 yılında değil belki 2450 yılında filanız. İlk beş gün insan yaratılmadığına göre insanın altıncı gün sabah yani 5.000 yıldan sonra yaratıldığı düşünülürse ve Adem Peygamber dahil tüm Peygamberlerin ömürleri hesap edilirse on günlük sürenin sonuna çok az kaldı demektir. Siz öyle milyon yıl önceden kalma fosillere filan sakın kanmayın.
Dünyada en geriye gidilebilir ve ispatlanabilir tarih modellemesi karbon testidir ve o da ancak 1.400 yıla kadar doğru sonuç vermektedir. Sonrası metalleşmeden, uzay tozlarından vs. sapıtmaktadır. Diyelim 2.500 olsun. (Dünyadaki sözde en yaşlı ağaçtan eşitleme yapılsın) Hepsi bu kadar. İnsan ne maymun veya timsahtan gelmiştir (çünkü Allah insanı en güzel surette yaratmıştır) ve ne de milyon yıllarca sürecek bir dünya sınavı söz konusudur. kandırılıyoruz.
Bunları Kopernik ve ay yalanlarıyla bağdaştırırsak … görürüz ki adamların niyeti ayetlerin kesin bilgilerini yalanlamak ve bu yalanlara insanları inandırmak. Tıpkı…. yuvarlak dünya, tıpkı uzaya gidiliyor yalanları, tıpkı BİG BANG yalanları gibi. Darwin denen sahtekarın evrim teorisi düzmeceliği de anlaşılmıştır sanırım.
Bu kadar yüklemeden sonra sadede gelip toparlayalım. Neden böyle yapılıyor?
Küresel nizamın kutsalı, ilahı, peygamberi bilimdir, bilim adamlarıdır. derler ki bilim diyorsa doğrudur. Bilim kimin emrinde? Diyeceksiniz ki o kadar farklı ülkeden binlerce bilim adamı da mı yanılıyor? Evet! Yanılmıyorlar ama hepsi aynı takımdan. Bugün devletler ve şirketler yoktur, gizli bir paralel yapı vardır ve onlar her yerdeler. Bilhassa NASA. NASA’da onlardan olmayan biri tuvalet temizlikçisi bile olamaz. Elbise dikeninden, gözlemcisine, astronotundan çaycısına kadar. Çünkü uzay çalışmalarına onlardan olmayan kimse katılamaz, yasaktır, foyaları meydana çıkar.
Hollywood doğrusu rolünü çok güzel oynuyor ve binlerce filmle bizleri uzaya, uzay savaşlarına, kurtarıcı beklememize, asteroit çarpmasına inandırdı . Asteroitleri sevk etmek için sayısız milyar dolarlar harcıyorlar doğrudur lakin Allah müsade etmez. Yalanlarını yapacakları saldırılara bizleri hazırlamak için sürdürüyorlar, filmleştiriyorlar. Tıpkı uzaylılar gibi.
Allah üç çeşit varlık grubu yaratmıştır; melekler, cinler ve insanlar. Hepsi o. Uzaylı diye bir şey yoktur, olamaz. Allah insanı da sadece dünyaya göndermiştir. İnsanların galaktik ataları diye aramaya cüret ettikleri yer Arş’tır, Cennetlerdir. Buna cüret etmekteler lakin bahsettiğim gibi bu kutsal kubbe dışına çıkış yasaktır ve bu hayalleri asla gerçekleşmeyecek. Yani o kötü ruhlu insanların ruhları hep bu gezegende kalacak. Cennetlere ruhları bile gidemeyecek.
Bunu bildikleri için asırlardır çıkar yol arıyor ve pagan kültürlerini nesilden nesile uzatıyorlar tıpkı kutsal bir yemin gibi.
Güneşi ortaya alanların ilahı İblis’tir. Bu yüzden ışığın en karanlık yerlere dahi ulaşacağına yemin ederler ki güneş en katı dindarlara bile şirki bulaştıracak yeminidir bu. Masonik-siyonist bu yaklaşımlar küresel nizamı da şimdi bu maksatla tesise çalışıyorlar ki bilim ilah olacak ve insanlık inanç sistemleri dahil tüm kabullerini kendisi yaratacak.
Kanmayın, ihtimal verin, araştırın ve kendiniz olarak kalın. Empoze tarihe, sanal aleme, yalan bilime teslim olmayın.
Daha sonra devam ederim. Bu konu gayet uzun ve önemli. Çünkü Antarktika buzulları ve Amiral Byrd bahsi bize söylenen yalanların en kritik noktalarından birini oluşturuyor.
Bahis Antarktika’dan buralara geldi ama inanın tamamı birbiriyle alakalı şeyler.
bence.