Anlatamadıklarım
İlginç bir başlık olduğunun farkındayım ama doğru. Kendi aileme bile, etrafıma da bazı şeyleri anlatamıyorum. Daha doğrusu ikna edemiyor, geniş bakış açısı yakalatamıyorum. Büyük resmi gören çok az insan olduğu kanaatindeyim yani.
Obezite mesela. Bir sorun ve hastalık gibi değil mi? Peki ne anlama geliyor bu? Düşündünüz mü?
Dünyada bir milyar insan açlıkla cebelleşirken, bir milyar insan tonton tonton geziyor sokaklarda. hatta gezemiyor koca bacak ve göbeklerden. Neden? Fazla yemişler. haddinden fazla. Kimin hakkını yemişler? O açlıkla cebelleşenlerin! İşte bunu anlatamıyorum. SOnra gidiyorlar diyetisyene perhizler, ilaçlar, egzersizler filan. Yiyip yiyip hareketsiz kalıp, bilgisayar ya da televizyon başına çöküp, tatlıdan tuzluya boğaz doldurup, artanını çöpe atıp… şişiyoruz, sonra ilaçlarla aç kalma numaralarıyla zayıflamaya çalışıyoruz. Ne oluyor bu kez? Vücudun dengeleri, alışkanlıkları, metabolizması sarsılıyor, düzenekler değişiyor, hastalıklar başlıyor. SOnra doktora koşuyoruz. O da ilaç veriyor, krem veriyor içinde ne olduğu meçhul… Mesela midemiz iyileşirken böbreklerimiz elden çıkıyor. Bu kez böbrek için yine celladımıza, doktora gidiyoruz. Bu kez bağırsaklarımız elden çıkıyor. derken… o Afrikalı çocukların ahı tutuyor, mezara giriyoruz genç yaşta.
Kötülük bulaşıcı diyorum anlatamıyorum. Bir kez düşerseniz kalkmanız zor diyorum herkes düşmek için koşuyor kör karanlıklara.
Anlatıyorum inanmıyorlar. İspat et diyorlar. Aç oku diyorum. Okumam diyor. Hayalcilikle suçluyor bir de, abartmakla. Başa gelince özür bile dilemiyor o kötü şey.
Küresel mekanizmalardan söz ediyorum, yapmaya çalıştıklarından. İnanmıyor. Yerli medyayla yetinme, yabancı kaynaklara bak diyorum, İngilizcem yok diyor. Ben tercüme edeyim sana diyorum, gavura inanmam diyor. Anlatamıyorum.
Bunca kötülük neden var diyorum, zamanı suçluyor, parayı suçluyor da kendisine bir türlü toz konduramıyor. Herkesi eleştiriyor da kendisine bir iğne batırmıyor.
Hayvanlara özgürlük diyor, sokaklar köpek doluyor, çocukları ısırıp, öldürüyor, çocuğa göz yaşı dökmüyor da, kuyruğu kesilen kedilere ağlıyor günlerce.
Yanan orman otellerine gitmeyin diyorum, en çığırtkan yeşilciler dolduruyor o otellerin odalarını.
Trafik canavarlarına çare bulunmalı diyorum, en saygın insanlar trafikte yol vermedi diye sopayla saldırıyor bayanlara.
Şiddete karşı duralım diyoruz hep birlikte ya, adam karısını sokak ortasında dövüyor, karısı o ister döver, ister sever diyor. Sonra polis copu yiyince feryat ediyor.
Nefsine hakim ol diyorum, açık ve ayıp aramaya devam ediyor, fitne fesat üretiyor, sonra namaza gidiyor kendisini cennetlik sanarak.
İyilik yap diyorum karşılık bekleyerek (!) dul kadınlara yöneliyor.
Rüşvet alıp veriyor, suç ve ayıp ve günah diyorum, o açıkgözlülük diye tanımlıyor.
Riya ve gösteriş kötü bir şey diyorum…. ithale, modaya, markaya koşuyor üç kuruş maaşıyla, sonra bağırıyor maaşım yetmiyor diye.
Elinde yüz milyarlık cep telefonu her altı ayda bir kuyruğa giriyor yenisini almak için, annesinin bileziklerini bozduruyor parası yetişmeyince.
Arap çöllerinde insanlar beyaz çarşaf sarardı başına çöl fırtınalarına karşı, bu siyah çarşaf nerden çıktı diyorum, susuyor.
İçmeden kahkaha atamayan bir grup var. Enerji içecekleri olmadan ayakta duramayan gençlik. Zararlı diyorum, bir daha mı geleceğiz dünyaya diyor. Anlatamıyorum.
Mevsiminde ye diyorum sebze meyveyi, turfandaya, ithale, sera mallara çok meraklı, pahalı pahalı alıp yiyor o ilaçlı şeyleri, sonra hastalanıyor, sulara, belediyeye buluyor suçu.
Çalışmayan yöneticilere, başkanlara oy atıyor, oğlunu işe sokmadıklarında feryat ediyor.
Liyakat diyor, ehliyet diyor, ilkokul mezunu oğluna masa başı iş arıyor.
Mezhebe, tarikata kanmayın diyorum, dini paramparça ediyor.
Dedikoduyu, gıybeti çok seviyorlar. Ölü kardeşinin etini yemek diyorum, ben gıybet yapmıyorum, dedikodu yapıyorum diyor.
Velhasıl anlatamıyorum.